VİYANA - SNmedia.at/Olay, 1 Şubat 2025 tarihinde meydana geldi. Yaklaşık on yıldır tanıdığı 47 yaşındaki adamla görüşen genç kadın, ifadesine göre adama evine kadar eşlik etti. Kadın, adamın “kendisini iki kez öpmeye çalıştığını” ve bu girişimi reddedince saldırganlaşarak hakaret ettiğini söyledi.

Kadın ifadesinde, “Pantolonumu tuttuğunda dilini ısırdım. Çok korkmuştum. Bu şekilde daireden kaçabildim,” dedi. Olay sonrası adamın dili ciddi biçimde yaralandı; savcılık raporunda “dilinin ön kısmının travmatik bir şekilde kesildiği” belirtildi.

Kadın ayrıca ambulans çağırmak yerine olay yerinden uzaklaştığı için eleştirilse de, bu davranışını “ölüm korkusuyla kaçtım” sözleriyle açıkladı.

Mahkemenin Kararı

Savcılık, olayda “aşırı meşru müdafaa” bulunduğunu öne sürse de, mahkeme bu değerlendirmeyi reddetti. Hakim, kadının “kendisine yöneltilen fiziksel saldırıyı savuşturmak için gerekli ve makul bir tepki verdiğini” belirterek beraat kararı verdi.

Hakim, “Kadının eylemi bir saldırıya karşı refleksif bir savunmadır. Ölüm korkusu içinde hareket ettiği anlaşılmıştır,” ifadesini kullandı.

Olayda yaşamını yitiren adamın, öpüşme girişimi sırasında “kadının dilini vampir gibi ısırdığını” iddia ettiği belirtildi. Savcılık, adamın sanığı iki kolundan tutarak zorla öpmeye çalıştığı ve kadını iki saat boyunca dairesinde alıkoyduğu iddiasını soruşturmaya devam ediyor. Bu nedenle, adam hakkında “cinsel saldırı” ve “özgürlüğü kısıtlama” suçlamalarıyla yeni bir dava açılacak.

Adamın, mahkemede “Seks aramıyordum, her şey rızaya dayalıydı” savunması yaptığı, ancak olayın seyrinin kısa sürede değiştiği kaydedildi.

Avusturya Hükümetinden Kira Artışlarına Fren
Avusturya Hükümetinden Kira Artışlarına Fren
İçeriği Görüntüle

Viyana’da geniş yankı uyandıran dava, kadınların meşru müdafaa sınırları konusundaki tartışmaları yeniden gündeme taşıdı. Kadının ölüm korkusuyla gösterdiği tepkinin orantılı sayılması, benzer olaylarda yargı içtihadı açısından dikkat çekici bir örnek olarak değerlendirildi.

Olay, Avusturya’da son dönemde artan kadınlara yönelik şiddet vakaları bağlamında da tartışma yarattı. Feminist çevreler beraat kararını, kadınların kendilerini savunma hakkı açısından önemli bir dönüm noktası olarak nitelendirirken, bazı hukukçular ise meşru müdafaa sınırlarının daha net tanımlanması gerektiğini savundu.