VİYANA - SNmedia.at/ABD Başkanı Donald Trump, karşılıklı bombardımanlarla geçen “On İki Gün Savaşı” sonrasında uzun vadeli bir nükleer anlaşma çağrısında bulundu. Bu anlaşma, İran’ın nükleer programına sınırlar getirilmesi ve karşılığında güvenlik garantileri sağlanmasını öngörüyor. Ancak Tahran’ın, kendi topraklarında uranyum zenginleştirme hakkından vazgeçmesi olası görünmüyor. Yine de, zenginleştirme oranları, ekipman ve kapsamlı denetimlerle sınırlı bir anlaşma ihtimali masada kalmaya devam ediyor.
UAEA ile İşbirliği Devam Edecek mi?
IAEA yetkilileri hâlâ İran'da denetim yürütüyor olsa da, İran parlamentosu UAEA ile iş birliğini askıya alma kararı aldı. Bu durum, krizin diplomatik çözüm ihtimalini riske atarken, UAEA’nın ülkedeki varlığının ne kadar süreceği de belirsizliğini koruyor.
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'ndan Çekilme Seçeneği
İran’ın önündeki ikinci ve daha radikal seçenek, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'ndan çekilmek olabilir. Kuzey Kore’nin 2003 yılında yaptığı gibi, İran da birkaç ay içinde nükleer savaş başlığı üretmeye çalışabilir. Uzmanlar, caydırıcı bir güç olarak “kirli bomba” üretme ihtimalinin de değerlendirildiğini belirtiyor. Ancak bu seçenek, ülke içinde ekonomik ve siyasi maliyetleri de beraberinde getiriyor.
Programın Devamı İçin Bilgi Birikimi Hâlâ Mevcut
İran’ın nükleer altyapısı ciddi zarar görse de, uzmanlara göre Tahran hâlâ bu programı yeniden canlandırabilecek teknik bilgiye ve birikime sahip. Bazı zenginleştirilmiş uranyum stoklarının saldırılar öncesi güvenli alanlara taşınmış olabileceği tahmin ediliyor. Eski tesislerin yeniden inşa edilmesi riskli görülüyor, bu nedenle üretimin yeni ve gizli tesislere kaydırılması bekleniyor.
Rejimin İç Hesaplaşması ve Reformcuların Rolü
İran içinde rejimin nükleer stratejisiyle ilgili bir iç hesaplaşma olup olmayacağı belirsizliğini koruyor. Reformcu kesimler Batı ile yakınlaşmayı savunuyor. Financial Times, İran’ın barışçıl program iddiasıyla yürüttüğü gizli nükleer silah stratejisini “muhteşem bir başarısızlık” olarak tanımlıyor.
Uluslararası Saldırı Riski ve Yalnızlık
İran’ın açık bir nükleer silah programına yönelmesi durumunda, İsrail ve ABD’nin yeni saldırılar gerçekleştirmesi yüksek olasılık olarak görülüyor. Bu durum, ülkeyi daha fazla yalnızlaştırabilir. Hatta müttefiki Rusya bile OPEC+ ve bölgesel dengeler açısından İran’ın nükleer silah sahibi olmasına karşı çıkıyor.
ABD’de Müzakere Kapasitesine Dair Şüpheler
İsrail’deki uzmanlar, böylesine karmaşık bir anlaşmanın Trump yönetimi tarafından başarıyla müzakere edilebileceğinden şüphe ediyor. Buna rağmen tüm taraflar, kalıcı güvenlik çözümünün ancak ABD öncülüğünde yapılacak bir anlaşma ile sağlanabileceği konusunda hemfikir.
İran’ın Nükleer Kapasitesi Hâlâ Belirsiz
İsrail ve İran arasındaki ateşkes devam ederken, İran’ın nükleer tesislerinin son saldırılardan ne ölçüde zarar gördüğü hâlâ net değil. UAEA denetçileri ülkede olsa da, programın ne kadarının işler durumda kaldığı bilinmiyor.
Nükleer Silah Yarışı Endişesi
İsrail ve ABD’nin İran’a yönelik saldırılarının Ortadoğu’da yeni bir nükleer silahlanma sürecini başlatıp başlatmayacağı belirsizliğini koruyor. Eski ABD diplomatları, Japonya ve Güney Kore gibi müttefiklerin artık ABD’nin askeri korumasına güven konusunda tereddüt yaşadığını belirtiyor.
Bombalamanın Etkisi: Tehdit mi, Caydırıcılık mı?
Obama döneminde İran’la müzakerelerde bulunan Robert Einhorn, bombalamanın İranlı muhafazakarları nükleer silaha yöneltebileceğini düşünüyor. Ancak aynı zamanda, bu saldırının müttefiklere verilen güçlü bir caydırıcı mesaj olduğunu ve Moskova, Pekin, Pyongyang gibi başkentlere de uyarı niteliği taşıdığını ifade ediyor.