VİYANA - SNmedia.at/ AB genişlemesi yeniden gündeme gelirken ABD, sürecin sessiz seyircisi haline geldi.
Geçmiş ABD yönetimleri Avrupa Birliği'ne daha fazla ülkenin katılması yönündeki girişimleri canlı bir şekilde desteklerken, ABD Başkanı Donald Trump kaygı verici bir sessizlik içinde kaldı.
Trump'ın AB'ye aday her bir ülkenin üyeliği ya da genel olarak genişleme sürecine ilişkin tutumunu ortaya koyan herhangi bir kamu politikası açıklaması bulunmuyor.
Euronews'in yorum talebine yanıt veren Dışişleri Bakanlığı sözcüsü gönderdiği e-postada tek bir cümleye yer verdi: "Amerika Birleşik Devletleri AB'ye katılımın aday ülkeler ve mevcut üye ülkeler için bir karar olduğuna inanmaktadır."
Washington merkezli düşünce kuruluşu olan Center for a New American Security'den Nicholas Lokker Euronews'e yaptığı açıklamada, "Avrupa, ticaret bağlamı dışında Trump'ın aklında pek yok," dedi.
"Avrupa'da ya da dünyanın başka yerlerinde demokrasinin desteklenmesini de pek umursamıyor."
Bu ABD dış politika geleneklerinden açık bir kopuş.
Soğuk Savaş döneminde hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat yönetimler Amerika'yı, Marshall Planı'ndan NATO'ya, Almanya'nın yeniden birleşmesine yardım etmekten 1990'lardaki savaşların ardından Batı Balkanlar'da istikrarın sağlanmasına yardım etmeye kadar, "bütün ve özgür" demokratik bir Avrupa için açık bir şekilde çalışan başlıca Avrupa gücü olarak gördüler.
AB söz konusu olduğunda, ABD desteği Washington'da Avrupa'nın barış, güvenlik ve refahını arttırmanın bir yolu olarak görülüyordu ki bu da ABD'ye ekonomik ve stratejik açıdan fayda sağlayacaktı.
Daha fazla AB üyesi, daha istikrarlı ve entegre bir Avrupa anlamına gelecek, kıtada büyük bir ABD askerî varlığına olan ihtiyacı azaltacak ve daha müreffeh bir Avrupa tek pazarında genişleyen ticaret ve yatırım yoluyla ABD için iş fırsatlarını artıracaktı.
Washington'un AB'nin Aralık 2023'te Ukrayna ve Moldova ile katılım müzakerelerini başlatma kararını "AB adaylarının ve muhtemel adayların Avrupa geleceğinin güçlü bir teyidi" olarak övmesi bu nedene dayanıyor.
Daha da fazlası: Joe Biden'ın Dışişleri Bakanlığı o dönemde "Bu, Avrupa ve transatlantik ortaklık için tarihi bir an" açıklamasını yapmıştı.
'Avrupa, Trump için büyük bir güç değil'
ABD hükümetinden böylesine güçlü bir açıklama gelmesi bugün için zor görünüyor.
Karadağ'dan Moldova'ya AB adaylarının Avrupa Birliği içinde tam demokratik ve ekonomik potansiyellerini gerçekleştirip gerçekleştiremeyecekleri Trump yönetimi için bir mesele değil.
Bonn Üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve Yönetişim Merkezi Direktörü ve ABD'nin eski büyükelçilerinden James Bindenagel Euronews'e yaptığı açıklamada, "Trump'ın Avrupa'ya karşı düşmanlığı öyle ki Avrupa'yı güçlendiren her şeyi ABD'yi zayıflatan bir şey olarak görüyor," dedi.
Bindenagel, "Trump Avrupa'nın daha fazla bütünleşmesini desteklemektense bozguncu olmayı tercih eder," diye ekledi.
Gerçekten de Trump Avrupa Birliği'ni bir ortaktan çok ekonomik bir rakip olarak görüyor.
Daha geniş dış politika yönelimi, AB genişlemesinin gerektirdiği türden çok uluslu taahhütler yerine ikili ilişkilere öncelik verirken milliyetçi hedefleri takip eden "Önce Amerika"nın altını çiziyor.
Lokker, Trump için jeopolitiğin ABD, Rusya ve Çin gibi büyük güçler arasında bir rekabet olduğunu, ancak Avrupa'nın böyle bir rekabet içinde olmadığını söylüyor.
"Dünyanın etki alanlarına bölünmesi gerektiğini düşünüyor. Bu mantığa göre de Balkanlar Rusya'nın etki alanına ait olmalı."
"Trump otoriterlikle çok ilgileniyor. Avrupa'da Orban ya da (Slovakya Başbakanı Andrej) Fico gibi 'güçlü adamları' seviyor," diyor.
Trump, AB genişlemesinin Avrupa'yı güçlendirdiği ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i zayıflattığı argümanını kabul ediyor. "Ama mesele şu: Trump Putin'i zayıflatmak istemiyor."
AB genişlemesinin Trump yönetiminden özel ilgi gördüğü tek yer ise Ukrayna.
Trump ve Ukrayna'nın NATO üyeliği
Rusya'nın üç yıldan uzun bir süre önce geniş çaplı bir savaş başlattığı aday ülke, halen bağımsız bir ülke olarak hayatta kalma mücadelesi veriyor.
Ukrayna'nın stratejik önemini ve Avrupa yönelimini kabul etmekle birlikte Trump, Ukrayna'nın AB üyeliğini desteklediğini ya da karşı olduğunu açıkça ifade eden bir pozisyon ortaya koymadı.
Yine de Bloomberg tarafından ağustos ayında yayınlanan bir rapor, Başkan Trump'ın Macaristan Başbakanı Viktor Orban ile Ukrayna'nın üyeliği konusunu gündeme getirdiğini ve Kiev'in adaylığına karşı çıkmasının arkasındaki nedeni sorduğunu öne sürdü.
Trump'ın açıklamalarından Ukrayna'nın NATO'ya katılmasına karşı olduğu anlaşılıyor.
 
             
             
                             
                             
                            





 
         
         
         
         
         
         
                         
                                     
                                     
                             
                             
                                         
                             
                            