VİYANA - SNmedia.at/Yaz boyunca Yunanistan, Makedonya ve Sırbistan’a gelenlerin sayısı artmış, Traiskirchen ve Thalham’daki kabul merkezleri kapasitesini aşmıştı. Ağustos sonunda Parndorf’ta soğutmalı bir kamyonda 71 mültecinin ölü bulunması ve kısa süre sonra Aylan Kurdi’nin cansız bedeninin Türkiye kıyılarına vurması Avrupa kamuoyunu derinden sarstı.
Macaristan’da Tırmanan Gerginlik
3 Eylül’de Budapeşte’nin Keleti İstasyonu’nda binlerce mülteci Avusturya’ya giden trenlere binmeye çalıştı. Ancak ertesi gün Macaristan hükümeti tren seferlerini durdurdu. Binlerce kişi yürüyerek Avusturya sınırına ilerledi. Macaristan aynı akşam otobüslerle sınır kapısına mülteci taşımaya başladı.
Merkel ve Faymann’ın Kararı
5 Eylül gecesi Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Avusturya Başbakanı Werner Faymann, “insani nedenlerle” mültecilerin ülkelerine girişine izin vereceklerini açıkladılar. Böylece yalnızca o hafta sonunda yaklaşık 15 bin kişi Avusturya üzerinden Almanya’ya geçti. Ancak sadece 90 kişi Avusturya’da iltica başvurusu yaptı.
Nickelsdorf ve Gönüllü Dalgası
Nickelsdorf sınır kapısı bu dönemde insani yardımın merkezi oldu. ÖBB özel trenler tahsis etti, gönüllüler yiyecek, giysi ve ilaç sağladı. “Refugees Welcome” pankartlarıyla karşılanan mülteciler Salzburg ve Viyana’daki tren istasyonlarında da benzer bir destek gördü.
İlk günlerdeki yardım dalgası kısa sürede siyasi tartışmalara dönüştü. Sığınmacıların sayısının artmasıyla birlikte Avusturya’da üst sınır tartışmaları başladı. SPÖ ve ÖVP’de liderlik değişimleri yaşandı; Werner Faymann’ın yerine Christian Kern, Reinhold Mitterlehner’in yerine Sebastian Kurz geçti. 2017’de yapılan erken seçimler sonrasında Kurz, FPÖ ile koalisyon hükümeti kurdu.
Kriz, Avrupa Birliği içinde derin yarılmalara yol açtı. Birçok ülke sınır kontrollerini yeniden devreye soktu. Serbest dolaşım ilkesi tartışmaya açıldı. Dokuz yıl sonra kabul edilen AB İltica ve Göç Paktı, mülteci meselesini göçten ayırmayı amaçlasa da kalıcı bir çözüm üretemedi.
Değişen Toplumsal Ruh Hali
2015 sonbaharında Avusturya’da hâlâ insan haklarına duyarlı bir iltica politikası talep eden gösteriler düzenlense de, kamuoyundaki ruh hali hızla değişti. Yardımseverlik dalgası yerini daha sert sınır politikaları ve toplumsal kutuplaşmaya bıraktı.
İsterseniz ben bu metni 2025 perspektifinden bir analiz yazısı gibi de kurgulayabilirim, yani “10 yıl sonra mülteci krizi Avusturya’ya ne bıraktı?” tarzında. Böyle bir çerçeve ister misiniz?