VİYANA - Birçokları alışveriş yaptıktan sonra aldığı ürünlerin paketlerini dahi yıkamaya başladı. Maske takmak günlük hayatın bir parçası oldu, metroda ve otobüste dengemizi korumak için tutunduğumuz demirlere artık kimse dokunmaz oldu. Can kayıpları ve vakalar arttı.

Devletler birer birer koronavirüs önlemlerini açıkladı. Birçok ülke ve özel firma Kovid-19 aşısı geliştirdi.

Ancak salgın döneminde birçok kişinin atladığı önemli bir nokta var ki, bu durum özellikle de çocuk ve yeni doğan bebekleri ilgilendiriyor.

Kovid-19'un çocuklar ve bebekler açısından etkisi sandığımızdan çok daha büyük. Hijyen eksikliği ve virüse yakalanma korkusu gibi nedenlerle birçok aile çocuklarını kızamık, menenjit veya hepatit B gibi temel aşıları yaptırmak için hastaneye götürmedi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ-WHO) verilerine göre bu durum çok ciddi bir boyuta ulaştı. DSÖ Avrupa Bürosu uzmanı Dragan Jankovic'e göre Avrupa'da salgın öncesine kıyasla "çok az sayıda aile" çocuklarını düzenli olarak aşılattı.

Sürü bağışıklığı sadece Covid-19 için değil, tüm virüsler için geçerli

"Sürü bağışıklığı" kelimeleri Covid-19 ile birlikte oldukça popüler bir söylem haline geldi. "Nüfus bağışıklığı" olarak da bilinen bu kavram belirli bir bölgede yaşayan insanların aşı olma ya da hastalığı geçirdikten sonra iyileşerek bağışıklık kazanma yoluyla elde edilebilir. Ancak salgının ilk dönemlerinde bazı otoriteler bunu sadece "enfekte olup iyileşme" olarak algıladı.

İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Covid-19'a karşı sürü bağışıklığı yöntemiyle savaşacaklarını söylemişti. Ancak ülkedeki ölümlerin artması sonrası bu uygulamadan vazgeçildi ve ülke çapında sıkı bir karantina uygulanmaya başlandı. İngiltere şu anda İsrail ile birlikte nüfusa oranla en çok aşılamanın yapıldığı iki ülke konumunda bulunuyor.

DSÖ'ye göre belirli bir bölgede yaşayan insanların sürü bağışıklığı edinebilmesi için o yöredeki toplam nüfusun en az yüzde 95'inin hastalığı geçirip iyileşmesi ya da aşılanması gerekiyor.(euronews)