VİYANA - SNmedia.at/Röportajın merkezinde, Avusturya’da 14 yaş altı kız çocuklarına yönelik başörtüsü yasağı da vardı. Amthor, Plakolm’un getirdiği yasağı “doğru ve iyi” bulduğunu söyleyerek, bunun din özgürlüğünün kısıtlanması değil, çocuğun refahı ile ilgili meşru bir kaygı olduğunu savundu.
Plakolm ise, çocuk haklarının Avusturya Anayasası’nda yer aldığını hatırlattı ve anayasal çoğunlukla bu düzenlemenin daha da sağlamlaştırılmasının “itirazlara karşı yasal koruma” sağlayacağını vurguladı. Kardinal Schönborn’un, bu düzenlemenin dini barıştan bir grubu dışlayıp dışlamadığı yönündeki eleştirilerine karşı ise Plakolm, “Hiçbir kızın başörtüsü takmaya zorlanmaması” gerektiğini söyledi ve bunun çoğu zaman sosyal medya baskısıyla başladığını ifade etti.
Haç ve Hristiyan sembolleri: “Utanılacak değil, davetkâr”
Her iki siyasetçi de sınıflarda haçların asılı kalmasından yana olduklarını söyledi. Amthor, inançlı bir Hristiyan olarak haçın kendisi için “dışlayıcı değil, davet edici bir etkisi” olduğunu belirtti. Özgürlük, hukukun üstünlüğü ve aydınlanma gibi anayasal değerlerin “gökten inmediğini, Hristiyan-hümanist bir gelenek içinde geliştiğini” savundu.
Plakolm, Aziz Martin ve Aziz Nikolas gibi figürlerin kutlanmaya devam etmesi gerektiğini, çünkü bunların “evde ve okulda birliktelik değerlerini aktardığını” dile getirdi: “Kimse haçtan rahatsız olmamalı, bundan utanmamalıyız.”
Esrar, kimlik ve kültür savaşları: “Daha önemli sorunlar var”
Plakolm, esrarın kısmen yasallaştırılmasıyla ilgilenmediğini, önlerinde çözülmesi gereken daha önemli zorluklar olduğunu söyledi. Amthor ise Almanya’daki esrar yasasını “kötü mevzuatlar el kitabına girmesi gereken bir düzenleme” olarak nitelendirerek, uyuşturucu yasallaştırmasının gençlerin korunmasına katkı sağladığı yönündeki yaklaşımı reddetti. Plakolm, bu çizgiyi Avusturya’ya “kesinlikle ithal etmeyeceklerini” belirtti.
Sosyal yardım sistemi: “Çalışabilen çalışmalı, çalışan daha çok kazanmalı”
Röportajda refah devleti ve sosyal yardım konusu da öne çıktı. Amthor, Viyana’da büyük bir Suriyeli ailenin asgari gelir desteğiyle 9.000 avroya kadar çıkabilen istisnai örnekler üzerinden “sosyal yardım almanın adaletin temel bir sorunu” olduğunu söyledi. Güçlü bir refah devleti istediklerini vurgularken, bunun yalnızca “kendi kusuru olmaksızın işini kaybeden ya da insani acil durum yaşayan” kişiler için geçici destek anlamına geldiğini vurguladı.
Net mesajı ise şu oldu: “Çalışabilenler çalışmak zorundadır; burada kalma hakkı olmayanlar sosyal yardımlardan yararlanmamalıdır.”
Plakolm da, çalışanlarla sosyal yardım alanlar arasında daha büyük bir fark olması gerektiğini söyledi: “Ay sonunda çalışan birinin, sosyal yardım veya temel yardım alan birine göre daha fazla parası olmalı.” Avusturya’da sosyal yardımda “ciddi bir dengesizlik” olduğunu savunan bakan, sosyal devletin ancak yeterli sayıda vergi veren, sabah kalkıp işe giden ve ailesini geçindiren insanlarla sürdürülebileceğini kaydetti. Sosyal yardımın “toplumun birlikte finanse ettiği son güvenlik ağı” olduğunu vurguladı.
Göç: “Asıl ihtiyaç işgücüne göç, sosyal yardıma değil”
Amthor, kendilerini Almanya’daki radikal sağ partilerden ayıran noktayı “Göçe son vermek istemiyoruz, sığınma hakkına da son vermek istemiyoruz; biz sığınma hakkının suistimaline son vermek istiyoruz” sözleriyle anlattı.
İhtiyaç duyulan şeyin “işe göç” olduğunu, “işsizlik bürosuna ve sosyal yardım sistemine göç” olmadığını söyledi: “Bizim istediğimiz, dayanışma toplumu tarafından finanse edilen istihdam bürosuna göç değil, bir iş yerine göç.”
“Siyaset, geniş çoğunluk için yapılmalı”
Amthor, muhafazakâr değerlerin koalisyonlarda sulandırıldığı eleştirisine karşı, patriotizm, ulus, güvenlik ve hukuk devleti gibi başlıklarda seslerini daha net ve özgüvenli şekilde ortaya koymaları gerektiğini ifade etti. Ona göre, tartışma ikliminde “uç partilere alan açan” şey, merkezdeki partilerin kendi inançlarını savunurken fazla geri çekilmesi.
Hem Amthor hem de Plakolm, siyasete “sosyal demokrat içerikler için politika yapmak” üzere girmediklerini vurguladı. Plakolm, demokraside farklı görüşlerin olmasının doğal ve gerekli olduğunu, bu yüzden “ittifaklar kurmak” gerektiğini söyledi.
Amthor ise, sadece “azınlıkların toplamı üzerinden çoğunluk siyaseti yapma” anlayışını eleştirerek şu cümleyle özetledi:
“Ülkelerimizde sadece azınlıklar için politika yapamayız. Geniş çoğunluk için de kabul edilebilir bir politika üretmek zorundayız.”