AVUSTURYA

Avusturya’da Yarı Zamanlı Yeniden Entegrasyon Modeli Başarısını Kanıtladı

2017 yılında uygulamaya konulan “yarı zamanlı yeniden entegrasyon” modeli, ciddi hastalık geçirmiş çalışanların iş hayatına kademeli olarak dönmesini amaçlıyor. 2023 yılına kadar bu programdan 28.000’den fazla kişi faydalandı. İstatistik Avusturya’nın son verilerine göre, bu uygulamadan yararlananların dörtte üçü, yani %75’i, beş yıl sonra hâlâ iş hayatında aktif olarak yer alıyor.

VİYANA - SNmedia.at/Uzun ve ağır hastalıkların ardından doğrudan tam zamanlı işe dönmek çoğu zaman mümkün olmuyor. Bu nedenle, en az altı hafta kesintisiz hastalık izni kullanan çalışanlar, işverenleriyle anlaşarak bir defaya mahsus olmak üzere en az bir ay, en fazla altı ay süreyle yarı zamanlı çalışma düzenine geçebiliyor. Bu süre, üç aya kadar uzatılabiliyor. Program kapsamında işveren, yalnızca fiilen çalışılan saatlerin ücretini öderken, geri kalan gelir kaybı sağlık sigortası kurumu tarafından karşılanıyor.

Bir Yıl İçinde Yüzde 70’i Tam Zamanlıya Döndü
Programdan faydalananların yaklaşık %70’i bir yıl içinde tam zamanlı işlerine geri döndü. Bu, sistemin işe dönüş sürecini kolaylaştırdığına ve çalışanları iş gücü piyasasında tuttuğuna işaret ediyor.

Ruhsal Hastalıklar İlk Sırada
Yarı zamanlı entegrasyon programına katılımın en yaygın nedeni %33’lük oranla ruhsal hastalıklar oldu. Onu %16,5 ile kas-iskelet sistemi ve bağ dokusu rahatsızlıkları, %12 ile kanser takip etti. Ancak teşhis türü, uzun vadeli istihdamda kalma açısından belirleyici bir faktör olarak öne çıkmadı; farklı hastalık gruplarına ait kişiler arasında benzer oranlar gözlemlendi.

Kadınlar Daha Çok Yararlanıyor
Uygulamadan en fazla yararlanan grup kadınlar oldu. Katılımcıların %55’i kadınlardan oluşurken, yaş dağılımı açısından en yüksek katılım 45–54 yaş grubunda yoğunlaştı.

Schumann: “Başarılı Bir Proje”
Sosyal İşler Bakanı Korinna Schumann (SPÖ), programı “başarılı bir proje” olarak tanımladı. Basın toplantısında yaptığı açıklamada, çalışanların hastalık sürecinde güvenliğe, desteğe ve esnekliğe ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Schumann, bu uygulamanın özellikle gelir güvencesi sağlaması açısından önemli bir rol oynadığını söyledi.