Döşemealtı ilçesinde yaşayan iki çocuk annesi 31 yaşındaki Melek İpek, 8 Ocak’ta sabah saatlerinde 112 Acil Servis’i arayarak 36 yaşındaki eşi Ramazan İpek’i öldürdüğünü söyledi.

Olay yerine giden jandarma, kadını gözaltına aldı. Melek İpek, jandarmadaki ifadesinde, eşinin kendisini daha önce defalarca dövdüğünü ve aldattığını söyledi.

Kadın, cinayetin yaşandığı akşam eşinin eve gelmesinin ardından aynı odada bulunmalarına rağmen WhatsApp üzerinden boşanmayı konuştuklarını dile getirdi.

Melek İpek, aynı akşam saat 22.30 sıralarında çocuklarıyla uyku saati geldiği için yatmak için hazırlandıklarını belirterek şunları anlattı:

“Eşim benim adıma ruhsatlı yivli av tüfeğiyle içeri girdi. Tüfeğim normalde salonda duvara dayalı kılıfın içinde dururdu. Bana, ‘Son duanı et, Kelime-i şehadet getir’ dedi. Tüfeği bana doğrulttu. Ben de öldürmemesi için yalvardım. Tüfeği ateşleyeceğini anlayınca çocuklarımın önüne geçtim. İki kızım birbirine sarılmış ağlıyorlardı. Eşimin elindeki tüfeği elimle ittim, amacım çocuklarımı uzaklaştırmaktı. Bu esnada eşim ateş etti, çıkan mermi camdan dışarı gitti, biz yaralanmadık. Eşim tekrar tüfeği bana doğrulttu, ben tekrar öldürmemesi için yalvardım. Bu sefer tüfeği çocuklarımıza yöneltti. Beni ‘Sana önce çocuklarının acısını yaşatacağım, sonra seni öldüreceğim’ diye tehdit etti. Ben iki kızımın eşim tarafından öldürüleceği düşüncesiyle çok korkup kızlarımın üstüne kapandım. Bu sefer tüfeğin dipçiğiyle kafama vurdu. Bundan dolayı gözüm, yüzüm, kolum ve omzumdan yaralandım.

Beni saçından sürükleyerek diğer odaya getirdi, burada yumruk ve tekmeyle yüzüme ve vücuduma vurdu. Cebimdeki telefonu aldı, kafama ve yüzüme telefonla vurdu. Çığlık attığım için susmamı söyledi ve boğazımı şiddetli bir şekilde sıktı. Bunun etkisiyle gözlerim yerinden çıkacak gibi oldu, karardı. ‘Diğerlerine daha azını mı yaptığımı düşünüyorsun’ diye bağırdı. Elinden kurtuldum, kaçmaya çalışırken yakaladı, yumruk ve tekme atmaya başladı. Çığlık atmaya devam edince tekrar boğazımı sıktı bu esnada ben bayıldım.

Uyandığımda kendimi çıplak vaziyette buldum. Ellerim kelepçeliydi. Boynum ellerime, ellerim ayaklarıma, eşimin avda kullandığı naylon iple cenin pozisyonunda olacak şekilde banyoda buldum. Eşim bana soğuk su tutuyordu. Kendime biraz geldiğimde eşimin ben baygınken ters ilişkiyle anal pozisyonda tecavüz ettiğini acıyla hissettim. Bu arada ben üşüdüğüm için tir tir titriyordum. Eşim ise banyoda çıplak vaziyette bir şey olmamış gibi duş alıyor, duvarları yıkıyordu. Duvarda ve klozetin üstünde kan izlerim vardı bunları yıkıyordu. Banyoyu temizledikten sonra ayrıldı. 

15-20 santim uzunluğundaki Rambo bıçağıyla yanıma döndü. Ben yerde cenin pozisyonunda olacak şekilde banyoda bekliyordum. Sol göğsümün altına bıçağı dayadı, sol eli bıçağı tutuyordu. Sağ eliyle baskı yapıp bana ‘Buranın biraz daha altından bıçaklarsam ciğerine girer, biraz üstüne sokarsam kalbini delerim ama buradan yaparsam daha çok acı çekerek ölürsün’ derken vücudumun farklı bölgelerinde bıçağı gezdirerek ucunu hissettiriyordu. Ben o an bıçakla keseceğini hissettim sürekli ağlayarak öldürmemesi için yalvarıyordum. Çığlık atıp yardım isteyemiyordum, çünkü bağırdığım takdirde öldüreceğim yönünde tehdit etti. Seni öldüreceğim çocukları da buraya yatıracağım.

Banyoda işkence ettiği sırada çocuklara bağırıyordu. Çocukları odadan çıkmamaları konusunda uyardı. Çocukları görmedim ve seslerini duymadım. Ellerimi çözdü, kelepçeyi çıkarttı ve ‘Duşunu al, kapıda bekliyorum’ dedi. Kapıyı açık bırakarak banyonun önünde beni izledi. Ben duşumu aldım, havluya sarıldım, eşimle birlikte diğer odaya gittik. Bu esnada beni öldürmekten vazgeçtiğini düşünüp rahatladım. Tekrar kelepçeyi getirdi, kaçmaya yeltendim ancak başaramadım. Beni yakaladı ellerim arkada olacak şekilde çok sıkı kelepçeledi.

Odada bulunan çekyatı yatak haline getirdi ve çıplak bir şekilde yatmamı istedi. Ellerim ters kelepçeli olduğu için canım yandı. Yatamıyordum. Kelepçeyi çıkarmasını istedim. Bana, ‘Sessiz yat yoksa balkondan aşağı atarım seni. Gecenin karanlığında değil gündüz gözüyle öldürüp parçalayacağım’ dedi. Kızlarım diğer odada idi. Büyük kızım C.’nin kusma sesi geldi, onlara bağırarak, ‘Yatın uyuyun, öldürtmeyin kendinizi’ dedi. Yerde yer yatağında yattı, ben yatakta ters kelepçeyle dönmeye çalıştıkça koltuktan ses çıkıyordu. Yanıma geldi, kelepçeyi söktü ve önden ellerimi kelepçeledi ve yerdeki yer yatağının yanına yatırdı. Ben açık olan kanepenin alt boşluğundaydım. Beni buraya sıkıştırarak hareket etmemi engelledi. Bu şekilde eşim uyudu, ben korku ve üşüdüğüm için sabaha kadar uyuyamadım. Sabah ezanı okunurken kendimden geçmişim. Eşim beni uyandırarak servisi yapıp geleceğini söyledi. ‘Ben gelinceye kadar burada bekle, geldiğimde yarım kalan işimi halledeceğim’ diyerek gitti. Evin dış kapısını kilitlemedi. Akşam ateş ettiği silah salonda duvara dayalı şekilde duruyordu. Baktım mekanizması yoktu. Beni öldürmesin diye silah aradım ancak bulamadım.

Evde sabit telefonumuz yoktu. Kızlarımın cep telefonunu eşim sakladığı için bulamadım. Kelepçenin anahtarını aradım, bulamadım. Kızlarımla çay kaşığı ve saç tel tokalarıyla kelepçeyi açmaya çalıştık ama açamadık. Kızım C.’nin yardımıyla üstümü çarşafla sardım ve komşumuz Turgut Yaraşlı’nın evine gittim. Evleriminiz arası yaklaşık 100 metre uzaklıktadır. Bunun sebebi eşim bazen Milli Parklar’dan ceza yememek için tüfeğini Turgut’un evine bırakır. Kapıyı Turgut’un eşi Semra Yaraşlı açtı, bana ‘Ne bu halin’ diye sordu. Ben de korkumdan bir şey söylemek istemedim. Sorularını ‘Yine kavga ettim’ diye geçiştirdim. Kendilerinde eşimin tüfeğinin olup olmadığını sordum. Semra bana tüfeğin kendilerinde olmadığını söyledi. Ben de eve gittim. Semra benim kelepçeli olduğunu görmemesi için ellerimi örtmüştüm. Evde çocuklarımla eşimi beklemeye başladık. Çocuklarım sürekli bana ‘Babamız bizi öldürecek mi?’ diye soruyordu. Hatta C. korkudan altına işedi. Bu arada eşimin arabasının sesini duyunca kızlarım ‘Anne babam geldi, bizi öldürecek mi?’ diye korkudan ağlamaya başladılar. Ben çocukların olduğu odadan çıktım, evin girişindeki soldaki ilk odaya girdim. Eşim aşağıdan küfrederek ve bizi öldüreceğini söyleyerek eve çıkıyordu. Kapıya tekme atarak içeri girdi. Evin içinde bağırmaya başladı. Ben odanın bir köşesinde sinmiş bir şekilde duruyordum.

Tam bu sırada daha önceden görmediğim, odadaki küçük kuş silahı gözüme çarptı. Ellerim kelepçeli olmasına rağmen silahı elime aldım. Derdim bana sabaha kadar sistematik işkence yapan eşimi korkutmaktı. Bu arada odanın kapısı sert bir şekilde açıldı. Eşimle yüz yüze geldik. Aniden üstüme atılmaya kalkıştı. Bir arbede yaşanırken kontrolsüz şekilde silah patladı. Ben önce öldüğümü düşündüm. Sonra eşimin odanın kapı girişinde yığıldığını, kan aktığını gördüm. Hemen eşimin cebindeki cep telefonunu aldım. Telefonunu açmaya çalıştım. Şifresini bilmediğim için açamadım. Telefonu yüzüne gösterdim şifrenin açılması için. Ancak açılmadı. Sonra acil aramalar çıktı, ben de 112 Acil Çağrı Merkezi’ni aradım. Eşimi vurduğumu, acil jandarma ve ambulansa haber verilmesini istedim. Yaşananların şokuyla eşimin başında çömelmiş vaziyette bekledim. Kapı çaldı, jandarma ve ambulans geldi. Kelepçelerimi jandarma çözdü, ben de üzerimi giyindim. Daha sonra işlemler için gözaltına alındım. Ben bu yaşananlardan dolayı üzgünüm ve pişmanım. Ancak böyle kötü bir olay olmasaydı ben ve iki kız evladım ölmüş olacaktı. Bana sabah kadar işkence yapan eşimi, namusumu temizledim.”

Çocuklar da annelerini destekler şekilde ifade verdi.

Jandarmadaki işlemlerinin ardından mahkeme çıkarılan Melek İpek tutuklandı.